Zamanın birinde, dört derviş buluşmuş.
Susmanın da bir marifet olduğu üzerine, derin bir sohbete dalmışlar.
İçlerinden biri, ‘’Konuşmadığıma değil, konuştuğuma pişman olurum. Kimi zaman düşünmeden konuşurum, pişman olduğumda ise dilim beni dilim dilim eder’’ demiş.
Bir diğeri, ‘’Söylemediğim sözün efendisi, söylediğim sözün esiriyim’’ diyerek karşılık vermiş.
Üçüncüsü, ‘’Konuşanlara şaşarım ki, söylediklerinin çoğu aleyhine tanık olur. Ağızlarından çıkan sözler, sahibini yaralar’’ sözleri ile farklı bir yorum getirmiş konuya.
Sonuncusu ise, ‘’Konuşmayı kabul etmemek, söylediğimi reddetmekten daha kolaydır’’ diyerek katılmış diğer üçüne.
***
Yerinde ve zamanında susmasını bilmek, kişiyi konuşmanın tuzaklarına düşmekten kurtarır. Konuşan insan gösterişe kaçmadan, ego zıplamaları yaşamadan, konuşmanın şehvetine kapılmadan yararlı bilgiler ve haberler, manevi güç ve haz yaşatan gerçekler söylediği sürece dinleyenlerine artı değerler sunmuş olur. Böyle bir de her daim aranan bir konuşmacı konumundadır.
Dil, her kapıya anahtar olur. Kontrolümüzden çabucak uzaklaşabilir.
Dilini tutamayanlar, dilini doğru dürüst kullanamayanlar pek çok olumsuz sonuca da katlanırlar. Farkına varmadan dedikodu yaparlar, başkalarını yargılarlar, insanların arasını açabilirler, gönlü kırarlar.
Dilin var ediliş amacı; hayır, iyilik, esenlik, barış dostluk adına kullanılmasıdır. Dilin hataya düşüp şer yolunda yürümesi boş konuşmakla başlar.
Bu da hem dinleyen hem de konuşan için zaman kaybıdır. Boş konuşmak bilgi alışverişi yapmak, sevgi sözcükleri kullanmak, dertlere ve sorunlara çare olmak aklın sözcüklere yansıması gibi anlamlı dil kullanımına engeldir.
Gereksiz ve fazladan konuşmak da dilin yanlış kullanımıdır. Sır tutmada, dile çoğunlukla kendini frenleyemez. Bu da ona sır verene ihanettir. Alay etmek, ayıplamak, leke sürmek, gönül kırmak, hakaret etmek dilin işlediği kötülüklerdir.
***
İç dünyalarını zenginleştirmiş olanlar, ağızlarının hayır kapısı olduğunu bilirler. Dillerini şerle kirletmezler. Bir başkasının yokluğunda ve onun arkasından konuşmak çok kötü bir huydur.
Söz taşımak, gammazlamak da dilin alet olduğu büyük kötülüklerdendir.
Karşılıklı konuşmalarda devamlı muhalefet etmek, her fikir ve düşünceye itiraz etmek ve tam tersini söylemek dilin düştüğü tuzaklardan bir diğeridir. Kimileri için de iç dünyalarına yerleşen haset ve çekememe güdüsü nedeniyle kendilerinden zengin ya da ünlü olanlara çamur atmaktan ayrı zevk alırlar.
Konfüçyüs’ün ‘’Büyük insanlar az konuşur, çok çalışır ‘’sözünü
Sokrates’in ‘’Yerinde konuşmasını ve susmasının bilmek akıllı insanların işidir.’’
Mevlana’nın ‘’Anlayana anlatmazsan zulmedersin, anlamayana anlatırsan yine zulmedersin.’’
Dilin önünde bu denli tuzaklar oluşu, insanı dilini kullanmada son derece dikkatli ve kontrollü olmaya yöneltmeli ve her şeyden önce de ona susmayı öğretmelidir.
Unutmayalım ki, gerektiğinde susmak büyük bir marifettir.
22.03.2024 16:13